25 Şubat 2008 Pazartesi

Yoklukta hiçlik

dune 2000
red alert 2
command & conquer

oynadığım tek-tük savaş oyunlarından bazılarıydı bunlar.. gerekli altyapıları hazırlayıp sonra da silah-asker-savaş aracı oluşturup düşmanlarınızın üzerine saldırma temalı oyunlardır bunlar genelde. Oynadığım hiçbir savaş oyununda hile yapmadığımı hatta hile kodlarını girmeden oyundan zevk aldığımı hatırlamıyorum. hiçbir zaman da bu tür oyunlarda hile yapmaktan dolayı kendimle dalga geçmedim, "bir oyunu da hileyle oynayamıyorum" diye kendime serzenişte bulunmadım. Hangi savaş zaten hilesiz kazanılabilir ki? Bunu soruyorum kendime.

Keza politika da öyle. Bu ülkeden gitmez isem şayet ve kalırsam, bunun tek sebebi kalıp politikaya atılmam olacak. Bir tür savaş zaten politika da.. Kirlenmeyi göze almak, eline kan bulaştırmak! Ne için? Temiz yarınlar ve temiz insanlar için.. Bunda herhangi bir ironi yok ve kalp krizi kadar ciddiyim açıkçası..

İnsanlar ne için savaşır? Özgürlük, adalet,sömürmek,kişisel hırsları için ulusları harcayan politikacılar, toprak,su,petrol,gelecek??

İnsanlar ne için politika yapar? Özgürlük, adalet,sömürmek,kişisel hırslar, gelecek??

Savaşan gibi politika yapan da kirlenecek.. Kirlenmek zorunda kalacak.. Bundan pişmanlık duymayacak.. Kendine alternatif bir ahlak anlayışı belirleyecek.. Her türlü pisliği yapacak.. Bu pislikleri kendi ulusunu pisliğe bulaştırmak için çabalayanlara karşı yapacak, ülkesinin insanının mağrur ve alnı ak yaşaması için yapacak. Bencil olacak ama bu bencillik bir tür bizcillik olacak- kendi insanı için bencil olacak. Sadece kendi insanı için.

Yoksa çok mu ağır konuşuyorum?

Devletleri yönetenlerin kirlenmesi gerektiğine inanıyorum. Çok büyük bir sorumluluk uğruna geri kalan her şeyin bir hiçliğe terkedilmesi gerektiği kiminize akıl dışı da gelebilir.. Barış-ülkelerin kardeşliği, birliği ve huzur gibi iddialarla gelebilirsiniz bana. Peki bu klişe yargıların insanımızın insanca yaşaması ve Dünya üzerinde başı dik dolaşmasına olan etkisi ne derecede? Evrensel bir iyi-kötü tanımının olmadığı, olamayacağı; siyah ve beyazdan çok grinin kol gezdiği bir dünyada, iyilik adına -kötülük edene- kötülük ve kısasa kısas taktiği pek de rezil gelmiyor bana. Zira, dişini gösermeyen aslanlarla fareler bile alay edebilmekte.

6 Şubat 2008 Çarşamba

Sozluk

www.odtusozluk.net

"spooky" nickiyle yeni başladığım ve uğruna blogumu bile ihmal ettiğim bir oluşum.. Girdiğim her entry'm sonunda acaba beğenilecek mi, kimden yorum gelecek diye heyecan duymaya başlayalı bırakamıyorum.. Mesaj kutuma ve entry'lerime oylarla birlikte bazen gelen yorumlara bakmak beni neşelendiriyor.

Bilkent Koza'nın 3. sayısı da bu pazartesi ellerinizde olacak.

Yeni başlayanlar için avuntu

" Ne kadar aptalız, hayat yanıbaşımızdan akıp gidiyor. Ne kadar geri çevrilmiş davet, ne kadar söylenmemiş söz ve ne kadar karşılaşmamış bakış var..."

-- Cahil Periler --

İçimizdeki ses bazen gerçekten de doğru olanı ve yapmamız gerekeni söyler. Kalbimizde, hislerimizde ve açıklamasını getiremediğimiz gizemli bir şekilde, bir rahatsızlık duyarız ve kendimize "gerçekleştirmeliyim bunu kesinlikle" deriz.

İçimizdeki ses yapmamız gerektiğini söyler ama nasıl yapabileceğimiz konusunda pek de cömert değildir nedense.. Zor kısımdır asıl bundan sonraki: Nasıl?

"Nedeni olan nasıla katlanır" der Nietzsche.. Peki katlanamıyorsak ne olacak? Avuntu? Keşke'ler?

Hayallerinin peşinden gitmeyi göze alan insan, hayalkırıklığını da aşağılanmayı da hafife alınmayı da ve ket vurucuları da gözönünde tutmalı.. Nasıl söyleyeyim; bir tür temiz kalbin yaratıcılığına sarılmalı.