29 Mart 2008 Cumartesi

23 Mart 2008 Pazar

Ama yüreklilik en iyi öldürendir, saldırgan yüreklilik: ölümü dahi öldürür o; çünkü der: "Bu muydu hayat? Peki öyleyse! Bir daha!"

Nietzsche

Dün akşam okuldan Sıhhıye servisiyle dönüyordum. Eski maltepe pazarının oradaki durakta inecek ve Güvenpark'a gidecektim her zamanki güzergahların biriydi bu. Ama bir değişiklik yaptım ve her zamanki gibibir çay bahçesinin arasındaki yoldan gitmek yerine az daha yürüyüp aşağıdan saptım ana kaldırıma.. Küçük bir değişiklik yaptım yani. Yürürken yolun karşı tarafını da seyrediyordum bir yandan. 3 senedir az çok yürümüşlüğüm olan bu güzergahtaki hiç bakmadığım karşı kaldırım ve dükkanlarına baktım arada.. "monamour night club-gazino", "şela halıcılık", "Onur çarşısı" ... İlk kez görüyordum bunları. İçimde anlam veremediğim bir kendine güvenle yürüyordum. Ufak bir değişiklik mi yapmıştı yani bütün bunları? Öyleydi sanırım..

Sonra -hiç yoktan- yazdığım ilk aşk mektubunu hatırladım. Eve gelince tabii.. Kendimle yalnız kalırken düşünmedim yani. Hani filmlerde olur ya, kişi şöyle afilli bir uzak köşede kendisiyle yalnız başına kalır. Bir deniz kenarında yılık bir bankta veya ne bileyim ona benzer sükun bir yerlerde.. Hah işte öyle bir yerde değildim yani ve uzun uzadıya düşünmek için de öyle yerlere ihtiyacım yoktu. Sevmediğimden değil, böyle yerler bulduğum anda düşünmek adına tüm hevesimin kaçmasından..
Ne diyordum? evet evet ilk aşk mektubumdan.. İlk kelimesi kandırmasın, o mektup geçen dönem yazılmıştı daha. Tam olarak neden böyle bir şey yaptığımı da bilemiyorum. İçimden geçenleri kusmam gerekiyordu ve böylece rahatlamayı düşünüyordum sanırım.. İlk kez sevmiyordum ama ilk kez böyle hissediyordum. Kelimelerle aram iyidir.. O mektupta da iyiyidi. Ama mektubun cevabını bir hafta sonra kendi isteğimle almak zorunda kalmam da epey ağrıma gitmişti. Bunu mektubum haketmiyordu ve bundan da çok üzen şey yazdığım kızın da böyle şeyleri haketmediğini anlamam oldu. Ben değer vermiştim ve çok değer vermemin farkedilmesinden dolayı değer verilmemiştim. Bu olayı bundan daha iyi açıklayacak olanı inanın ki ödüllendiririm. Bundan sonra hayata tecavüz edesim geldi, sarhoş olup sonradan pişman olacağım şeyler söyleyesim geldi. Ama sonra küçük bir değişiklik oldu ve bir kızla çıkmaya başladım. Sonra da ufak bir değişiklik daha oldu ve her şey alabora oldu. Bitti. Bundan sarsılmadım bile. Kendimden nefret ettim bu yüzden. Neden üzülmedim bile? Aşk bittiği için mi, sadece sevgimiz şekil değiştirdiği için mi, çok kırıldığım için mi yoksa aslında ortada ikisi de olmadığı için mi?

Şimdi değiştiğime inanıyorum, en azından gerçekten sevince insan yapacağının sınırı yok ve her şeyi göze alıyor bunu yaşadım bunu öğrendim..

Değişmeyi göze almaya gerek olmadığını öğrendim. Farkında olmadan değişiyor insan çünkü, gözde büyütülecek bir tarafı yok.

Gözde büyütmemeyi öğrendim, çünkü korkuyu doğurup büyütüyor.

Korkmamayı da tam öğrenmeye çalışıyorum ve hiçbir dersini asmaya niyetim yok, dersin devam zorunlulugu olmasa bile..