29 Kasım 2008 Cumartesi

San-at

Televizyonda yeni bir programın tanıtım filminde dış ses: Milyonları peşinden sürükleyen Ferhat Göçer yeni programı ve şarkılarıyla sizlerle!!

Oldu canım, oldu paşam.. Bu ülkede milyonları peşinden sürükleyen kaç adam çıktı lan şimdiye kadar.. Madem sürüklüyosun bir parti kur bari de oylar bölünmesin, blok milyonlarca oy.. Oy vermezsem Hıncal Uluç olayım..

Bir başka programda, yeni tutkum Yemekteyiz
programından gurme teyzeden inci: Aaa öyle demeyin, mangal yapmak da bir sanattır.. Yağını süreceksin(ıyy kuyruk yağı mı yoksa), balığı tavuğu dağılmadan tutacaksın, yüzlerini deiştireceksin, yelleyeceksin, başında bekleyeceksin..

Ee aynı mantıkla apartmanda evime çıkmak da bir sanat.. Öyle demeyin, otomata basacaksınız, duruşunuzu değiştirmeden bekleyeceksiniz, diyafondan kim o denirse cevap vereceksiniz, asansörü bekleyip, tam da zemin kata inince kapıyı açmalısınız, yoksa olmaz, sonra evinizin olduğu kata doğru bir şekilde çıkmalısınız, yanlış düğmeye basma lüksünüz yok, sonra anahtarla veya tekrar zile basıp evinize gireceksiniz.. Hadi bir ki üç: saatlerimizi ayarlayalım.. Zorlu işler bunlar tabii..

28 Kasım 2008 Cuma

Adamın biri bir diğerine hakaret ettiği gerekçesiyle mahkemeye çıkarılmış. Hakim duruşmada almış adamı karşısına ve demiş:

"Kardeşim davacıya devamlı aptal diyormuşsun, en sonunda dayanamayıp seni mahkemeye verdi, neden bunu yapıyorsun?"

Adam da hakime "aptal olduğu için" demiş ve eğer izin verilirse bunu kanıtlayacağını söylemiş. Davacıyı çağırmışlar, ve adam ona bir soru sormuş:

"Selimcim rica etsem bir koşu eve gidip benim evde olup olmadığıma bir bakabilir misin?"

Bunun üzerine adam hemen koşarak evin yolunu tutmuş.. Hakim kahkahalarla gülerken davalıya dönüp

"Hakikaten de dediğin kadar aptalmış hemen koştu gitti, insan evi bir telefonla arayıp sorar"

26 Kasım 2008 Çarşamba


Facebook başlığında bir link gördüm ekşide geçenlerde.. bunu paylaşamadan duramazdım :)))
Hararetli tartışmanın ortasına dalınır mı lan diego, naptın sen ya..


23 Kasım 2008 Pazar

3 vakte kadar değiştiriyorum blogumun görünümünü zartını zurtunu.. besleme blogu gibi renk yok desen yok bu ne ya..

genç bloggerlar rahatsız..

22 Kasım 2008 Cumartesi

mirabile dictu

Pek muhterem Yurttaşlarım, Türkiye’nin geleceği gençler;

Kız erkek farketmez, hepimiz en az bir kere yabancı sevdası temalı muhabbetlere kulak misafiri olmuşuzdur hatta bizzat kendimiz de yapmışızdır bu beyin fırtınalarını..
Sohbetlerde, veya çeşitli bloglarda ve sözlüklerde hep aynı şeyleri görüyorum. Önce kendi cinsimden başlayayım..

Efendim Türk kızları şöyle sevimsiz, şöyle burnu ve bilimum organları havada, gözleri ufuk çizgisinde, hepsi Galler prensesi sanki, vb vb.. klasik lakırdılarından sonra ilk başta slav ırkının birincil mensuplerı olan Rus kızlarına övgü dolu sözlerle meyletmeler geliyor hep. Ömr-ü hayatında rus ırkından biriyle bile tanışmamız erkek arkadaşlarımız bile bu rus sevdasına kapılmış durumda, yabancı kızlara karşı ilginç bir meyletme içindeler.. Yurdum erkekleri sanıyorlar ki yabancı kızlar ve özellikle Rus kızları ile Türk kızları arasında oldukça büyük farklılıklar var, onlar olağanüstü varlıklar ve kapris, iki yüzlülük, anlayış yoksunluğu ve samimiyetsizlik gibi davranış biçimleri ve huylardan hiçbirinde eser yok. Ancak Türk kızları ise yalan, kapris ve şımarıklık üretim merkezi. İlgi manyağı, paraya ve güce tapıyor, içleri gitse bile ilgilenmemiş gibi yapıyor, erkeklere potansiyel tecavüzcü gibi yaklaşıyor. İşte yok kardeşlerim öyle bir şey.. Yok hepsi zeki,çevik, ahlaklı ve yakışıklı erkek arkadaşlarım böyle bir olay..Hepiniz ful donanımlısınız zaten di mi yurdum delikanlıları?.. Kızlar dünyanın her yerinde kültür ve yetiştirilme tarzılarındaki nüanslar dışında aynı. Zaten de böyle olması gerekir. O yüzden bu tür üstün ırk hülyalarına dalmayın, etmeyin böyle güzel kardeşlerim..

Ve de kızlarımız.. Elbette erkeklerin taarruzlarına karşı elleri armut toplamıyor ya! Karşı saldırılarındaki Rus büyükelçiliğine siyah çelenk bırakma dışındaki en büyük argümanları aslında Türk erkekleri gibi Akdeniz erkekleri olan ve temelde fiziksel olarak çok küçük farklıklar taşıyan İtalyan ve Yunan erkekleri. En son bir blogda sevimli bir yazı okumuştum.. Bir hanım kızımız önce şöyle güzeeelce Türk erkekleri başlığı açmış, sonra bir alt kategoriler vermiş, 2’ye mi 3’e mi ne ayırmış kendi aramızda biz Türk erkeklerini.. En son da nasıl yemekten sonra tatlı olmazsa diğer milletlerden erkeklerin özelliklerini vermiş. Yunan, İtalyan ve Fransız erkeklerini yazmış bir güzel.. Allah aşkına kaç İtalyan erkeği ile tanışıklığınız var, kaç Fransız erkeği ile hasbıhaliniz oldu dostlar soruyorum size yahu açıkça.. Böyle böyle ütopik erkek hülyalarınız yerine, yurdunuzun karşı cinslerini hemen yaftalamak yerine biraz zora koşsanız kendinizi de karşınızdaki insanları tanımak için dakikalardan günlere terfi etseniz.. Güzel olurdu değil mi :)

Benim böyle genellemelerle işim olmuyor, Kız veya erkek farketmez, karşınızdaki insanı önce kız-erkek diye sonra da Türk kızı-Rus kızı, Türk erkeği-Yunan-İtalyan erkeği diye kategorize etmek ve karışık olan kafalarınızı iyice karıştırmak yerine, karşınızdakileri önce insan olarak alıp kişiliklerini ve huylarını da böyle değerlendirseniz fena olmaz mı? Olmaz olmaz.. Valla!

Annelerimiz, anneannelerimiz, babaannelerimiz ne diyor hep: “Allah iyi insanla karşılaştırsın işşşallah!..”


“Jedem das seine” diyorum.. Herkes hakkettiğini bulur manasındadır, google’lamayın..

16 Kasım 2008 Pazar

Fortuna Favet Fortibus

Ales tüm yurtta ve yavru vatan Kıbrıs'ta yapıldı. Heralde her yerde yapılmıştır. Ben girdim ordan biliyorum. Yıllar sonra katıldığım ilk Ösym sınavıydı.

Girdiğim üniversitede Ankara soğuğunu hesap etmemiş veya hesap edip de umursamamış yetkililer sayesinde 3 saat boyunca ceketle titreyerek boşlukları doldurdum. Çok çeşitli öğrenci profilleri vardı yine, değişen bir şey yoktu yani. 2 sıra önümdeki eleman pikniğe gelmişti yalnız.. Su, gofret, çikolata, baklava, börek tam takımdı. Ön çaprazımdaki kız sınavdan önce uyukluyordu.

Buz gibi soğukta,sınavın sonlarına doğru ayaklarımı hissetmemeye başladığım sınavlar bana neyi çağrıştırdı bir bilseniz. Bilin tabii..

Hayatta kalma mücadelesi gibi Ösym sınavları.. Her yolan eleniyoruz maşallah.. Bilgin olsa bile, soğukla imtihan ediyorlar. Havalar sıcakken de seni kolçaklı sıralara veriyor mesela cambaz gibi sınav yapıyorsun.Olmadı ilkokulda sınava giriyorsun kendini Gulliver sanıyorsun. Salon gözcün cins de olabilir nereden bileceksin. Her şey olabilir ya bu sınavlarda.. Florasan lamba bile düşebilir kafana tepeden..

Bir, ceyhan..
iki, denizli..

yok işte, o bu sınavda yapılmıyor..

Ales'e girin, sınavı yapın ve çıkıp hayatınıza devam edin.. Hatta sınavdan önce aklınızı başka bir şeyle oyalayın ki stres de yapmayın sınavla ilgili.. Şaka demiyorum..

Talih cesurdan yanadır dostlarım..

14 Kasım 2008 Cuma

Dudullu Postası


Sizi bilmem ama, Penguen alınca ilk baktığım köşedir Dudullu Postası.. Bu esprileri neden ben bulamıyorum daha önce diye imreniyorum.. Çok pis imreniyorum.. valla!


Duayen-Kıro köşe yazarı Asım Velioğlu'nun da tiryakisi oldum çoktan.. Ahanda yerel gasteniz:
------------------------------------
Birileri yine düğmeye bastı...

DUDULLU KARIŞTI...

"zile basmayın çocuk uyuyoo" yazan zile birileri basmış...

Kadın bi çıktı nası küfrediyo...

Yerlere nası attı kendini,çıldırdı...

bi de frikik vermesin mi ?...


BASINA SALDIRI
fotoğraf makinemizi kırdılar... 8 MEGAPİKSELDİ..


magazin bölümü de harikadır:

" şok! minübüs şöförünün yan koltuğuna kız oturmuş. "


" dudulluda aşk başkadır.. iki sevgili çok pis dayak yedi! "


" dudullunun balkona çıkıp havlayan delisi gecelere renk katıyor"


" halı yıkayan güzeller yürek hoplattı!",


"dudulluda yaz bir başka! simit saraylarında yüksel desibel yabancı müzik dinleniyor, gençler parkları dolduruyor!"

" yaz geldi kadınlar kapı önlerine, balkonlara üşüştü! dudullu postası en seksi kızı sizin için seçti!"
" yufkacının üst katında oturan teyze yine verdi veriştirdi!


birine kızmış yine galiba. ne dediği anlaşılmıyo ki anca bağırıyo! "

" şok! hayri kıran'ı hiç böyle görmediniz! bıyıklarını kesince götüme benzemiş. "

Feysbuk

Aman Allahım sayın seyirciler, facebook çılgınlığı tüm hızıyla sürüyorr, facebook'a yeteri kadar amele dolunca çıkacam diyenler var hala ama ben çıkmıyorum inatla!!

El emeği göz nuru kendi gruplarım var benim feysbukta hem, bazılarında süper geyik çeviriyor gençlik laf aramızda.. ahanda gruplarım:

Bilkent ÜniversitesiSinema Topluluğu:
http://www.facebook.com/group.php?gid=7618110879

bu grubun korsanını kurdu kompleksli gençlik daha sonra :))

Doğuştan sarhoşlar:
http://www.facebook.com/group.php?gid=23989281831

Bakımsız kızlara kamyon çarpsın:
http://www.facebook.com/group.php?gid=18222549465

Erkek gibi davranan kızlara gıcık olanlar:
http://www.facebook.com/group.php?gid=7434776578

Hülya Avsar'dan daha iyi tenis oynayabilenler:
http://www.facebook.com/group.php?gid=5283968726

Anakin Skywalker kötü değildi, çevresi kötüydü:
http://www.facebook.com/group.php?gid=5045724805

Alayına isyan inadına Nip Tuck:
http://www.facebook.com/group.php?gid=6614782641

Greatest Asshole of All Times: Christian Troy:
http://www.facebook.com/group.php?gid=15970030074

Ankaralı Genç Sinemacılar Platformu:
http://www.facebook.com/group.php?gid=90650150202

yerim ben gruplarımı..

12 Kasım 2008 Çarşamba

Eğlenceli insanın depresyonla imtihanı

Yeni yeni toparlanıyorum aslında.. Pazar gününden beri.. 2 saat boyunca ağlayıp sonunda da şişkin gözlerle uykuya daldım. Uyandığımda gözlerim yanıyordu tabii ki ve sanki kaderin boktan çarklarının bana verdiği mutsuzluk molasını bitirmiş gibi mutsuzluğum başladı.. Tam bir sinir boşalması idi sanki.. İçimdeki tüm öfkeyi, yalnızlığı, utancı, çaresizliği ve hıncı kusmak isterdim. Hala kendime tam gelemedim sanırım. Olsun artık kaşarlandım bir sonraki patlamaya kadar normali oynayacağım :)

Yazarak rahatlıyorum ben. Ve aslında bu günkü yazım kendim için değil bir blogdaşım için. Başlıktan da anlayacağınız gibi eğlenceli bir arkadaş bu..

Buhran anlarımda onun bloguna bir kere baktım ve onun da aynı şeyden muzdarip olduğunu gördüm. Siz okumayın diye blogunun linkini vermiyorum :)

Şu anda kazara bir psikiyatr ziyaret etsem, bana "maskeli depresyon" teşhisi koyardı. Nasıl dayandığımı bana sorsa da eminim şizofreni başlangıcı teşhisi koyabilirdi..

Benim ikimize ve diğerlerine teşhisim daha farklı aslında..

İçimizde bazen öfke, çaresizlik, masumiyet, kabullenememe, saflık, anlık mutluluklar, hayalkırıklığı ve kötülük çarpışıyor.. Bu çarpışmada kaybedeceğine inanmak istemediklerin -yaşadıkların yüzünden- kaybediyor gibi geliyor sana..

Hayalkırıklıklarının etkisi niceliklerinden çok sıklıkları ile yıkıcı oluyor biz zavallı insan türünde :)

Sonra da inançlarımızı sorgulamaya başlıyoruz.. Evet bunu yapıyoruz kendimize.. Başkalarının eksikliği, başkalarının kusurları yüzünden hatalıymışız hissine kapılıyoruz.. Değer vermenin yıprattığı, sevmenin zayıflık olduğu, iyi niyetin suistimal edilebilir olduğu üzerine de hıçkırıklarla tezler yazıyoruz.

Öfke nöbetlerimizin kurbanları da genelde bizi yaralamamış olanlar olur genelde.. Ailemiz değil mi?

Anlatabiliyor muyum?

Sana "dinlen" demem blogdaşım, "hayatından insan sil" de demem, "ilaç alma o ne öyle bu yaşta.." da demem. Hayata döneceksin tekrar, yapmaktan en fazla zevk aldığın şeyleri daha sık yapmaya başlayacaksın.. Bu kadar mı kolay? Evet bu kadar kolay :)

Teşhisi konmayan depresyonumla birlikte ödev yetiştirmeye çalışıyorum mesela ben, onunla birlikteyken otobüste angut şoför keyfine göre paso isteyince göstermiyorum- yerime geçerken arkamdan homurdanınca laf atıyorum, haftasonu halı saha maçına çağırılıyorum, bir arkadaşım senaryomu beğeniyor çocuk gibi seviniyorum..

"Parlamak için yanmak gerek" diyor depresyonların çocuğu Nietzsche :) Üzerinde bir düşün bunun ;)

not: cüretimi bağışlayınız efendim, ailenizin korsan psikoloğu olarak yazıyorum bunları :p Ama aklın yolu bir, aramıza dönmüşsün son yazınla..

4 Kasım 2008 Salı


Kitaplar insanın en iyi dostudur :))