8 Mart 2009 Pazar

Kendinden kaçış yok. Kendimizden kaçmak için başka başka şehirlere gider ve başka başka kaderlere ortak olmaya çalışırız. Dostlarlayken kısa bir süreliğine bunu başarabiliriz ancak eninde sonunda kendimizle başbaşa kalmak kaçınılmaz olur. Yastığa başımızı koyduğumuz anda haftalarca belki de aylarca biriktirdiğimiz her şey zihnimizde canlanıverir.

Bizler büyüsek de bebekler gibiyiz. Onlar da ilgiyle –belki de sebebinin farkında bile olamadıkları -sorunlarını unutuverirler. Ancak o ilgi kesildiği anda ya da rutini sezdikleri zaman ağlamaya başlayıverirler. Bizler büyüdüğümüz(!) için olur olmaz yerde gözyaşlarımızı koyamıyoruz rahatlıkla, ama kendimizden hoşnutsuzluğumuzu başkalarından çıkararak hala büyüyemediğimizi kanıtlıyoruz.

Sorunları nihayete erdirecek olan çekip gitmek ya da arayışa girmekten çok sorunun kaynağına inip kökünden kurutmak. Kurutmaya çalışmak bile demiyorum ki bu bunda bile boşvermişlik var.

“Sorunlarım benim, onu kimseyle paylaşmam” demek ne kadar da mantıksız, onlara yol açanların çoğunlukla başkaları olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

spooky ne demek istediğini niye anlıyorum ?

spooky dedi ki...

ikimiz de kendimizden kaçmayı bırakmışız da doğru dürüst çareler geliştirmeye başlamışızdır, ondandır:)