20 Haziran 2007 Çarşamba

...because we do not know when we are going to die; we get to think of life as an inexhaustible well and yet everything happens only a certain number of times -and a very small number really. how many more times will you remember a certain afternoon of your childhood -an afternoon that is so deeply a part of your being that you cannot conceive of your life without it? perhaps four..five times more. perhaps not even that. how many times will you watch the full moon rise? perhaps twenty and yet it all seems limitless.

paul bowles

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Berkin,
blog unun bir takipcisi olarak acikcasi ne zamandir yazmadigin icin pek de mutlu degilim. Saniyorum yaz tatilinin o insana isleyen tembellik sendromuyla karsi karsiyasin. Ancak bloguna yazma sebebin sadece kendini mutlu etmek mi yoksa benim gibi takip edenlerle biseyler paylasmak mi onu da bilmiyorum. Ama yinede keske yazsan da ben de okusam
FG--- Bilkent'ten bir arkadas

spooky dedi ki...

Blogger'lık yan gelip yatma yeri deildir diyosun yani :P

Tembellik sendromunun panzehirine sahip olmama rağmen staja bağlı yorgunluk sendromunun panzehirini ele geçiremedim henüz. Ama mümkün olduğunca boş bırakmamaya çalışıyorum blogu. Yazılarımı okuyan ve onlara yorum bırakan insanların olması güzel ve beni mutlu edior o yüzden diğer insanlarla bişeyler paylaşmak da beni cezbedior. Çok geveze bi cvp oldu yaw :)