14 Eylül 2007 Cuma

6-7 yaşlarındaydım. Eski evlerimizden birinde o zaman bana upuzuuunn gelen annemle babamın odasındaki kütüphanedeyine kitapları karıştırırken gözüme bir kitap ilişti. Biraz okudum. Sonra oturma odasına gidip: Baba! dedim. Kim bu Harun Karadeniz? Solcu, vatansever bir gençti, iyi adamdı gibisinden bir şeyler söyledi. Sesi çok içten geldi bunu söylerken. Ozaman ne solu ne sağı bilirdim doğal olarak... Ama Harun Karadeniz'e içim ısınmıştı. Benim için de iyi bir adamdı artık o. Çünkü, babam öyle söylemişti..

Dün de hırsla lobutları devirirken, bowling salonuna oynadığımız yerin hemen bitişiğine babayla oğul oturdu. Bowling oynamlyorlardı, bir şey de yiyip içmiyorlardı. Benim her atışımda baba oğluna "acaba kaç tane devirecek", "acaba kalanları devirecek mi" diye soruyordu. Küçük, hareketli oğlunu eğlendirecek, dikkatini çekip oyalayacak bir şeyler bulmaya çalışıyordu. Bunları duyduktan sonra hırsım gitti birden. Benim de babamın bana aynı şeyleri yaptığını hatırladım, o günlere, anılara geri dönüverdim birden.. Yani, kim hüzünlenmez ki!

Şimdi düşünüyorum da.. İnsanlar insanlara değer verebilir. Birbirlerini sevebilir. Onları savunabilir. Sempati duyabilir. Aşık olduğunu söyleyebilir. Kimi zaman hayran olabilir. Bunlar gerçekte, özde, karşılıksız ve çıkarsız olduğu kadar tam tersine yalandan, çıkara bağlı, yapmacık da olabilir. Ama bence, insanlar sadece gerçekten değer verdikleri insanları özleyebilir.

Hiç yorum yok: