23 Ekim 2008 Perşembe

Yeni başlayanlar için dünyayla barışmak

Vazgeçmek
Geri çekilmek
Teslim olmak
Pişman olmak

Bu sabah 1.5 saatlik uykunun ardından aniden uyanınca yalpaladım biraz yürürken. Şöyle bir histi: Sanki uyandığıma vücudüm inanmamıştı ve zihnimin de umrunda değildi. Ağzımı, dilimi yaka yaka içtiğim kahvenin ardından kendimi yollara vurdum.

Sabahları dersim olduğu ve o dersten sonra dersimin kalmadığı günlerde eve döndüğümde hemen yatıyorum. Sabahları zihnim aynen sabah vaktindeki deniz gibi.. Dalgasız, temiz, birkaç saat sonraki insan kirlilğinden eser yok.. Ama eve dönndükten sonra tekrar yatıp uyanınca aklıma gelen her güzel düşünce, cümle ve masum his, yerini boşluğa bırakıyor. Bu yüzden geceleri yazmayı tercih ediyorum..

Dejavu oldum bir dakika!..

Hah, geri döndüm şimdi..

Bir kaç gün önce Contact filminden bir diyalog alıntısını vermiştim. Aslında bir bilimadamının diğer bir bilimadamına verdiği ince ayardı bu..

Hırslı olanı diğerine günah çıkarır gibi bu dünyanın ne yazık ki onun ideallerinden, umutlarından ve beklentilerinden çok farklı, deyim yerindeyse zalim, adi ve adaletsiz olduğundan bahsederken, diğeri de ona “..İlginç!” diyordu. “Ben de biz nasılsak dünyayı da öyle gördüğümüzü düşünürdüm hep.”

Çoğumuz bazen dünyayla küseriz idealize ettiğimiz gibi olmadığı için.. Sadece dünyayla değil, içindekilerle de sorunumuz olur. İnsanları çirkin, bayağı ve basit buluruz. Biz bu kadar “iyi” iken (veya belki de siyahla beyazın arasında gri olmayı bilemiyorken) nasıl kötülerle karşılaşırız? Hep böyle mi olacak? Yok yok bu genelde böyle olacak, devamlı bir hayalkırıklığı ve mutsuzluk sebebi haline geliyor insanlar ve kendim gibileri saklandıkları yerden –varsalar hala- çıkartmam da çok zor diyebiliriz.

Ben kendi adıma bunları bir zaman düşünmekten gocunmuyorum. Evet, düşündüm. Hyalkırıklıklarım, yediğim kazıklar, değer bilmez insanlar oldu. Hangimizin olmadı ki? Bu olaylar karşısında böyle bir umutsuzluk ve küslük yaşamak da pek ala normaldi benim için, veya sizin için..

Bir gerçek var ki, toplum olarak birbirimizi tanımaya vakit ayırmak istemiyoruz. Yorucu geliyor. Belki imkansız geldiğini düşünenler olduğu için hiç denemiyorlar bile..

Birbirimizi tanımak için çaba harcamamak benim için affedilemez bir davranış aslında. Bir tür şekilciliği beraberinde getiriyor. İnsanı metalaştırıyor ve hayalkırıklıklarını hızlandırıyır.

Bazen kaçıp gitmek istiyorum kendi ülkemden.. Dışarıda gördüğüm insanların hiç biri beni tanımıyor, ve hoşgörüsüzlüklerine tahammül edemiyorum. kendi ülkemde bunu yaşamaktansa hiç bilmediğim hatta dilini bile bilmediğim bir ülkemde bari böyle bir yabancılık çekeyim de en azından bu durum bana koymasın, normal karşılayayım diyorum.

Bazen kötü giden ilişkilerimi düşünüp neden kısa sürelik olduklarını düşünüyorum. Kuşkusuz içinde aşk olmadığı içindir. Sonra benim için ideal insanı adınahayaller kuruyorum. Kendi kafamda tasarlıyorum mesela.. Sesinden saçlarının uzunluğuna kadar, ne bileyim hayran olduğu film türlerine, okuduğu bölüme, çalıştığı işe kadar.. Kısa süre öncesine kadar bu durum beni bir an sonrasında umutsuzluğa sevkederdi. Böyle brini hiç bulamayacağıma dair düşünceler yüzünden. Ama artık hiç böyle hissetmiyorum. Olabileceğine kendimi inandırıp hazırlıyorum mesela..

Bazen yeteri kadar saygı görmediğimi düşünebiliyorum..

Bazen kendime acıyabiliyorum..

Bunun gibi, kendim neysem hayatı da içindekileri de öyle hayal ediyorum artık. Böyledir mutlaka, en azından böyle bir yer vardır diye düşünüyorum. Tüm maymun iştahlılığımla yabancı dillerden üç-beş kelime, ifade öğrenmeye çabalıyorum. Pasaportumun süresi doldu ve henüz yeniletmedim ama vizeyle alan ülkelere yolculuklar yapmayı düşünüyorum mesela.. Bunun için çabalıyorum.. Para biriktiriyorum ne kadar az olsa bile mesela..

Hiçkimseyi böyle pembe gözlüklerle hayata bakmaya teşvik edemem.. Ama en azından benim gibi başkalarının da böyle düşünebildiğini söyleyebilirim.. Nerde olduklarını bilmesem de yakında olduklarını bile bilmek şevk veriyor.

İnsanların benim hakkında ne düşündüklerini fazla umursamıyorum.. Ukala görebilirler beni, ne bileyim burnu havada görebilirler,aptal bile diyebilirler. İçimden geldiği gibi konuşuyorum, aptala aptal diyorum, başarısıza başarısız, yeteneksize yeteneksiz, yaratıcıya yaratıcı, güzele güzel, kötüye kötü.. Korkmuyorum ki, deli miyim acaba?

Bir insan sizi sizden dinlemeli, buna çaba gösterenlerle daha fazla birlikte olun en azından..

Yanlış anlaşılmaktan korkmayın.. Çabalamaktan da.. Korkarsanız, işte en baştaki döngü tekrarlanıyor:

Vazgeçmek
Geri çekilmek
Teslim olmak
Pişman olmak

Siz zeki insanlarsınız, beni anlamışsınızdır..

Hiç yorum yok: