23 Ocak 2007 Salı

Evet evet, geri dönebilmeyi başardım..

Tatili yiyip bitirip döndük biricik çölümüze. Tatile giderken yanımda küçük bir bavulun yanı sıra çözülmeyi bekleyen bir kaç sorun da vardı. Kafam da biraz –yok yok, epey- karışıktı. “Şimdi kendimden eminim ve kararımı da verdim” diyebiliyorum sanırım…

Gezi yazısı, anılarım, hatıralarım vs vs vs… Bunları yazmayı sonra düşünüyorum. Çünkü 2 gündür derin bir miskinlik var. Geldiğimden beri yaptığım tek şey dvd izlemek(o filmlerin yorumları burada yaparım zaten), dışarıda sürtmek ve “ulannn hangi dersleri seçsekkk” diye panik yapmak. Bi de İtalyanca mı İspanyolca mı karmaşası. Kotalar dolarsa önce yabancı dil sekreterliğinin önüne siyah çelenk bırakacam, sonra da Almanca 4’ümü paşa paşa alıcam.(Bir de İbranice var diyolar ama 5 senedir verilmiyormuş, maceralı olabilir) Seçmeli ne ola ki acep diye soruyordum kendime haftalardır: Psikoloji, sosyal psikoloji, uluslar arası 2, dünya mitolojisi(ulan inşallah kalkmamıştır)… Hala karar veremedim beaa.

Aklımda o kadar yazacak şey olunca hepsini unutuveriyorum o yüzden doğaçlama yapalım biraz da. Geldim Ankara’ya bir de ne göreyim! Dergimiz artık dağıtım aşamasına gelmiş. Beni epey sevindirdi bu… Ani bir flashbackle bbyk daki ilk toplantım geldi aklıma. Yeni ve ilk olacak bir şeyin etrafında toplanan insanlar ve o amatör ruh, çocuksu heyecan. O ilkin içinde olmak heyecanlandırmıştı zaten beni, şimdi de bunun sonucunu alabilmenin, o emeklerin havada kalmadığını hissedebilmenin verdiği huzur. Rakı-balık-sirtaki eşliğinde ıslatılacakmış. Sirtakiyi boşverin, balık da olmasın yerine midye veya kalamar olsun ama ıslatmaya hayır diyemem doğrusu.

Bir de önümüzdeki hafta Mustafa’nın filminin çekimleri başlıyor. Bu da heyecanlandırdı beni valla. Kamera arkasını merak ediyorum. Bakalım, elime yüzüme bulaştırmazsam… :)

Boş bıraktık blogu, comment sapıkları dadanmış. Youtube’den bloga geçen cumartesi gönderemediğimi sandığım 2 video salıya anca ulaşmış (hava trafiği sıkışıktı heralde) Birinin altında bir comment görünce nası heyecanlandım. Ulaa bak yorum gelmiş biz yokken diye sevindirik oldum; ama yorumun bana geldiğini gördüm. Nazara geldi, comment sapıkları dadandı, sırada ne var merak etmekteyim. Zaten 2 cep sapığım vardı bi de blog sapığı lazımdı tabii, eksik kalırdı.

Gözlerim bilgisayar radyasyonuna alışamadı 2 gün geçse de. Kısa kesecem yazıyı, ama karar verdim; sanat yönetmeni olcam bennn

not: Gençliğin son ilahının klibini youtube'le yolluyorum; artık kaç gün sonra gelirse bloga, sabredeceksiniz, commentleri eksik etmeyin...

Hiç yorum yok: