10 Ağustos 2007 Cuma

Bazı günler her geçen saniyenin aleyhime işlediğini düşünüyor an ve an birşeyleri kaçırdığım hissine kapılıveriyorum. Belki de en kötüsü olarak da bu zamanların bir daha asla geri getirilemeyeceğini biliyorum. “Beklentilerde endişeye düşmek” her an için tüyleri diken diken etme ve insanı durduğu yerde paniğe sevketme potansiyeli her zaman olan bir buruk tatlı his. “Denemediğim bir şey kalmamalı“ veya “şunu, şunu yapma cesaretini göstermekten çekinmemeliyim” düşünceleri gel –git yapmakta zihinde..
Bugün hava rüzgarlıydı epey. Öğlen uyuyakalmışım. Uyandığımda saat 4 gibi birşeydi. Üst kata çıktım ve o rüzgarda insanların uçuşan deniz şemsiyelerinin peşinden koşmalarını sadist bir zevkle izledim. Bu olay sahilde olsak bizim de pekala başımıza gelebilirdi, ama yukardaki balkondan, yani tepeden izlemek daha başka bir şey. O balkondan izlerken, kendinin de başına gelebileceğini hissetmiyor kimse. Herkesin geçici, kendinin ise kalıcı olduğunu bilse insan, bunun garantisi olsa veya bir şekilde ona verilse; hayata ve içindekilere bıyık altından gülerek bakardı bence.

Hiç yorum yok: