1 Ağustos 2007 Çarşamba

Ignorance is bliss...

“Kaygan,yuvarlak bir taşa basıp düşersen bu taşın suçu değildir; ama taş orada olmasa idi düşmezdin...”

Antivirüs prpogramımdan bir uyarı: “your virus protection might be out of date”, winrar ımın deneme süresi 16 gün sonra bitiyormuş ve söylememe gerek var mı bilemiyorum: İnternetim de yok. Yazlığa geleli 2 gün oldu. Buzdolabı bozuldu ve anteni bozulan televizyon sayesinde akrobasi alanına yeni bir soluk getiriyoruz. 3 saat önce pekala epey soğuk olan kola şimdi kaynar halde. Kalanına biraz viski karıştırıp eğleniyorum işte. Yalnız şunu belirtmek isterim ki viski zengin içkisi değil; ahmak içkisi. Mohito’dur esas olan hele 2 pipetle içilirse. Bir de absinthe var ki boşverin gitsin.

Sabahları (öğlenleri) beni uyandıran sazlık cafelerin en az virüs programım kadar “out of date” olan şarkıları. (Britney-toxic le uyandım bugün, halbuki ben A-HA hayranıyım :P ) Bu şarkılarla uyanınca insan sanki çok büyük bir kalabalıkla kös kös yattığını sanıp geçici moral bozukluğuna kapılabilir. Ama balkona çıkıp baktığımda boş şemsiyeler ve çoluk çocuktan başka bir şey göremiyorum.

Ne yapıyorum 2 gündür? The Secret’i bitirmeye çalışıyorum ki bu kitap hakkında söylemek istediğim şeyler var ki bunu iz bırakanlar bölümlerimden birinde LOST ile birlikte yapmayı istemekteyim. Eskileri düşünüyorum, sanırım hayatımdaki önceliklerle ilgili birtakım kararlar almak üzereyim. Güzel olduğu kadar küstah olan okulumdan ayrılmaya gene alışamadım, niye niye niye diye sorunup duruyorum. Bu yazıları hangi internet kafede sizlerle buluşturacağımı düşünüyorum, acaba usb’yi kullanmama izin verir mi kafe sahipleri diye kara kara düşünmüyor da ddeğilim. Aslında bu düşünceler sanırım yoktan karmaşa yaratanlar. Yani, her şeyi böyle inceden inceye düşünmek.. Gene mi anlamadınız?! Yani diyorum ki arkadaşlarım, gençler- böyle olduğunu göstermek adına mantıksızlığın dibine vuranlar-, veya ağırbaşlılar, beni sevenler veya öyle gösterenler; eğer internet kafeci izin vermeyecekse usb kullanmama, benim kara kara düşünmem yanıma zarar olarak kalacak, yok eğer kabul ederse gene kara kara düşünme olayım benim manevi zarar haneme işleyecek. Ayrıca Adam Philips ustanın korku hakkındaki derin görüşleri ve The Secret’in frekans saptamaları da referanslarım olsun. Ayrıca olacak kötü şeyleri önceden sezme konusundaki yeteneğim de bana pozitif düşünmenin anlam ve önemini her fırsatta hatırlamakta. Bir de okulda bazen yanıma gelip platonik aşklarından dolayı başımın etini yiyen arkadaşlarıma -yazacağım öyküden önce- küçük bir tavsiye vereyim: Zaten ulaşılmaz daha fazla ne kadar uzağa gidebilir ki? Konuşun. Reddederlerse de karşılık verseler de kazanan siz olursunuz, sırtınızdan düşen yükle denizler bile taşar kardeşler, yoksa “keşke” ler boğazınıza yapışır.Ayrıca, değer vermekten yorulmayın :P ..

Kolam bitti, bu şartlar altında daha fazla yazı yazamam. Ama şunu belirtmeliyim ki kendine güvenen insanlara cesaret veren içki değildir ;)

Şu ikiliyi dinlemelisiniz: “Pirates of the Caribbean- dj tiesto mix” ve “OPUS-live is life”

Hiç yorum yok: