11 Ağustos 2007 Cumartesi

Tenis şortumu ve tenis ayakkabılarımı koşarken veya günlük kıyafet niyetine ne zaman giysem, vicdan azabı duyuyorum. Ankara’ya dönünce kendime yeni tenis partnerleri edinmeliyim, oynamayalı epey uzun bir zaman oldu. Kaan’la ne zaman oynasam daha fazla stresle yükleniyorum. Abi nası servis atıon, abi ciddi oyna şunu...Ama gidip oynasak, su da yok ki Ankara’da yorulunca içelim.. Amaaan Melih Gökçek’in suyunu sıkar içeriz.
Arkadaşla konuşuyoruz. Arada ona şöyle dedim: “Msn’de seni biri ekleyince onay için ekranın sol üst köşesinde bir anda, sessizce beliren şeyi çok seviyorum.” Onun da hoşuna gidiyormuş. Ama o çok daha farklı bir perspektiften baktı benden iyi bakmasın: Sanki yeni bir arkadaşla tanıştırılmak gibi! Ya gerçekten epey hoşuma gitti benzetmesi. O menü hiç değişmiyor. Yıllardır formatı aynı ama çok seviyorum ben o menüyü. Aynı heyecanı duyarım ne zaman belirse ekranımda. Keşke her şey onun gibi ilk günkü heyecanı verse di mi?

Yangında ilk beni kurtarın :P

Hiç yorum yok: