27 Aralık 2006 Çarşamba

BİLKENTTE HAYATTA KALMANIN YOLLARI - VOLUME 1

Evettt, Bilkentte hayatta kalmanın yolları ve okulun ilke ve raconları başlıklı yazı dizimize (devamını kafam ne zaman isterse o zaman yazarım) hoşgeldiniz. Peki diyeceksiniz “sen kimsin be , otorite misin bu konularda?” Evet otoriteyim ve önümüzdeki dönem Bilkente katkılarımdan ve tanıtımına faydalarımdan dolayı bana kampus içinde öldürme yetkisi bile verilmesi düşünülüyor.

Bu ilk kısımda final döneminizde olduğunuz için size benden ders çalışma/sınav taktikleri ile ilgili bazı öneriler gelecek. Ama burada belirtmek isterim ki, bu taktikler bölümden bölüme değişebilir, ben de bi mühendis adayı olduğumdan size bazı konular epey uçuk gelebilir. Şimdi ilk olarak bölümlere bi göz gezdirelim: Mühendisliğe geldiyseniz zaten Allahınızdan bulmuşunuzdur o yüzden ilk senede her şeyi öğrendiniz öğrendiniz. Sıkıntı tabii çekeceksiniz ve katlandığınız sıkıntılar ile uykusuz gecelerin size hep iyi notlar ve huzur getireceğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Eğer fizik, genetik, matematik gibi bölümlerde çile dolduruyorsanız, keza öyle bu durum. “Ulan” diyeceksiniz hiç mi iyi bölüm yok; var ama onlara ancak uzaktan bakabilirsiniz. Mesela işletme ve uluslar arası ilişkiler benim favori bölümümdür ve hem dersleri -kendinizi verirseniz, adam gibi düzenli çalışırsanız- sizi zorlamaz hem de içindeki öğrenci populasyonu adam gibi adamdır. En azından içleri neyse dışları da odur ve hayatı iyi yaşarlar…

Okula geldim, önce tırstım sonra alıştım (1.5 ay)… Bu evreyi atlattıktan sonra hemen dersleri yoğunluğu sizi dürtüverir. Çoğu bölümün demirbaş dersleri vardır. Bunlar calculus(isme bak), İngilizce (eng 101), Türkçe, ve tarihtir. Bi de sanki her mühendis doğuştan edebiyatçıdır sanılığından “cci”. Oryantasyonu saymıyorum, ondan A alamadıysanız, 12 yi toplayamadıysanız, gidin kendinizi denize atın (ben 15 aldıydım).

İngilizce’den başlarsak; hazırlıktan gelenlerin alışkın olduğu ama benim gibi Cope’u bi gazla geçip, bölümüne kıçtan dalanlar için alienproject gibi gelen essaylerle tanışıverirsiniz. Size bi fotokopimsi reader verirler, okurlar ve okuturlar sonra da en baba konuyu verip 3 kere essay yazdırırlar. Bi de thesis’inize bakarlar, olmamış bu derler, devamlı çiziktirirler. Benim önerim, essayleri önce Türkçe yazıp sonra bunu İngilizce’ye çevirmeniz/çevirttirmenizdir. Bir de balınıza güzel bi thesis bulduysanız, conclusion a kadar onla bağdaştırmanızdır her şeyi… Derste dut yemiş bülbül gibi oturursanız, bazı hocalar size takar, o yüzden hoca konuşurken devamlı sözünü kesin ve konuyla alakalı veya alakasız devamlı konuşun. Laf lafı açar zaten. Sunumlarda da bu ilkeyi benimseyin, iyi hazırlanmak her şeyi ezberlemek değildir önemli olan, doğaçlama konuşabilme ve tartışabilme yeteneğidir. Mesela bana ilk dönem hoca önce Avrupa Birliği’ni eleştir demişti, 1 hafta buna hazırlandıktan ve sunumdan 5 dakika sonra: “şimdi de ondan yana tavır al da görelim ” demişti. Diyorum işte, doğaçlama yapacaksınız ve her şeye hazırlıklı olacaksınız. “Essaylerim kötü ama finalde çok çalışırım nası olsa konuyu da önceden vericekler” diye düşünürseniz, gülerim size. Çünkü o finalde ne olacağı belli olmuyor hiç. Okuyan hocaya göre değişen bi şey. Loto gibi… Hoca tercihiniz John clarkson olsa çok iyi olacaktır, dünya görüşünüz değişir

Calculus sanki herkese farzmış gibi verilir. Dersi derste öğrenecem diye kasmayın, son bir hafta hep yeter (de artar bile) Tabii mühendis olana yetmez çünkü mühendis insanının öyle tek derse bir hafta çalışmak gibi lüksü yoktur. Onun müfredatını ve sınav takvimini öyle hazırlarlar ki 1 hafta içinde her şey olur biter ve arada hep quiz, ödev, proje, sunum, demolar olur. Dersi son bi haftada kasıp yaparsınız ama deftere de ihtiyacınız olacaktır. Bunun için çözüm basit: En ön sıradaki cefakar arkadaşlarınız. Bir de kitap tabii. Ama siz defteri bulamamış ve derslere girmeyip sadece kitaptan bakıyorsanız; ilk midterm iyi bişey gelebilir, hatta ikinci midtermden curve bile alabilirsiniz ama final patlar. Parçalarınızı işletme fakültesi-rektörlük ve meteksan civarlarından toplarlar. İmkanınız varsa calculusu yosum kurtulmaz, azer kerimov veya güneş davenporttan alın.

Türkçe ve tarih, hocasına göre cennet veya cehennem kapılarını açar size. Yaşar kaynak(süper), ali turan görgü gibi hocalar istediğinizi verecektir. Tarih için imkanınız varsa Mehmet saray’ı seçin; final sorularını verir, midterm yapmaz yerine ermeni sorunuyla ilgili 5 sayfalık yazı ister (ulan 2 dönem de aynı konu verilir mi). Ama paraya kıyacaksınız zira bu hoca kitaplarını satar size. (ama çok cüzidir fiyatlar, kelepir gider) Bi de bu hocanın bi kusuru vardır: A vermez, A- verir…

Çalıştınız çabaladınız veya yurtta ftp takıldınız, evde daha güzel meşgaleler buldunuz. 7. caddede kız kestiniz durdunuz veya Tunalıda piyasa yaptınız. Bazen de benim gibi ne zaman reale veya Karum’a giderseniz gidin Ayten Gökçer’i gördünüz(lan hep görüorm sanki ünlü olan benmişim gibi o bana dik dik bakıo). Ama sınavlar geldi çattı. Finaller ve midtermler arası fark 2. sınıftan sonra kalktığı için; ben genel olarak midterm rules yazacam:

1- Bcc deki sınavlarda en arkaya oturmayın, en arkadan bi öndeki sıra grubunu gözünüze kestirin

- En arkadaki arkadaşlaarrr, lütfen öndeki yerleri doldurur musunuz…

2- İnsan arkadaşlarını seçebiliyor ama asistanını seçemiyor. Bu kanayan bir yara… Sınavda soru sorabilirsiniz bazılarına; ama (adam gibi) cevap alabilmeniz mümkün müdür bilemem.
- Hocam şu şu şu diyor, ben anlayamadım nasıl olacak?
+ Ben bilemem, bana teknik konularda soru sorma

- Hocam(sanki hepsi asistan da, ulan bazısı daha ug onların) şunu anlayamadım
+ Ben bilmem (beyim bilir) Hocanız gelsin ona sor

3- Sınavdan hemen önce “ulan şunu unuttum, tekrar yapayım, ezberleyivereim, sıraya yazaım” demeyin. Yoksa sınavda sadece en son çalıştığınız o kısımları hatırlarsınız, Bu da çok komik oluyor gerçekten. Bu durumda alacağınız maksimum not 25 olur.

4- “Ulan 1 saat kalmış çalışamadım şu kısma, yarım saatte ne değişcek” demeyin. Çok şey değişiyor. Bulun iyi güvendiğiniz bi arkadaşınızı sorun, anlatsın. Siz kader ortağısınız. Anlatmamazlık yapmaz. Eğer böyle yapan benciller olursa(ki her bölümde böyle aymazlar olabilir) dedikodu çıkartın: “Lan olum bu adam çok bencil sorduk sölemedi; it, hatta curve ü yükseltti, yurt odasında kitle imha silahları var, kimya labından arakladığı uranyumları zenginleştirio ” deyin. İntikamınız güneydoğu mutfağı gibi acı olsun… Oh olsun, bencilliğe yer yok bu okulda.

5- Finalleri yediniz, umduğunuz gibi gitmesse her şey, hocanın yanına gidin. Şansınızı deneyin. Ama not istemeye de yüzünüz olsun. Not istemeye değil sadece final kağıdına bakmak için odaya girip, boş kağıda haybeden eklenen 16 puan ve akabinde yükselen bir not sadece benim gibi şanslı adamlara nasip olur. Yüzünüz olsun dedim, şimdi gidip de hocaya ilk döneminiz bile olsa “hocam dismizz olcam” demeyin. Çocuk mu kandırıonuz, araştırırlar.

Hepinize finallerde başarılar diliyorum, ben batmışım nasıl olsa; bari gençlerin önünü açayım

Hiç yorum yok: