14 Aralık 2006 Perşembe

Family Man...

Ben kesinlikle planlı ve düzenli biri değilim. Olmak isteyip, çaba göstermeme rağmen olamıyorum da. Aslında belki böylesi daha iyi. Hayatı doğaçlama yaşamaya da alışmak lazım...

Nerden çıktı bu şimdi? söyleyeyim. Bugün dönem içinde ilk kez ders çıkışı hiçbir yerde takılmayıp, doğrudan eve gitmek konusunda kararlıydım. Neden gidecektim? Annem sevdiğim yemeği yapacaktı, bu kadar basitti. Yapmam gereken de 5'te falan evde olmaktı. IR son derse kadar da yapacağımdan emindim. Taa ki Kaan arayana kadar...

Casino royal'e gidecez güya 2 haftadır. Ödevler,projeler, benim toplantılar, başka şeyler vb,vb derken erteleyip duruyoduk. E hadi gidelim diyerek çıktık yola. Ama önce uğrayalım da Ankuva'ya bişeyler yiyelim dedik. Demez olaydık ya...

Whopperları yutarken annemin benim için yemek yaptığı aklımdan çıkmıştı tabii. En sonunda da, bize en erken seansın 7 olduğunu öğrenince, ettik küfürleri geri dönücez eve...

Yılbaşı geliyo ya, Kaan bilet alıcak. 50 milyonluk aldı ve bu ilk seferi.

Büyük ikramiye 20 trilyon. Her sene aynı hikaye. Yine sokak röportajları başladı.Kazanırsanız naparsınız? Şimdi baştan söleyim o röportajlarda çıkanlara: Siz o röportajlara çıktınız ve şansınızı baştan kaybettiniz abi. İstatistiklere göre büyük ikramiyeyi o röportajlara katılanlar kazanamıyor. Bi de "ihtiyacı olana çıksın" polemiği var. Ulan hangi insan acilen 20 trilyona ihtiyaç duyar ve kazandığında, "zaten ihtiyacım vardı, zamanlaması da iyi oldu" deme yüzsüzlüğünü gösterir. Nasıl bir tesellidir bu. Dürüst konuşayım; bana çıksın istemem çünkü o parada milyonların ahı var.

Eve geldim (tabii ki yemek yiyecek halim yok) Gazeteye bakayım da gündemden eksik kalmayayım bari dedim:

Thy de Rj uçaklardan kurtulan yönetim deve kesmiş apronda(kanını da uçaklara sürseydin bari) haber ayyuka çıkınca da 13 koyun kesecektik bu daha ucuza geldi demiş Uçak bakım Başkanı.

Öğrencisiyle arabada basılan öğretmenler var İngiltere'den. Kadın mahkemede "trafik çok sıkışık olduğundan tam manasıyla birlikte olamadık" demiş. Hah tamam, hafifletici sebep o zaten. Göç etmeyi unutan bi leylek haberi var. Bingöllüler bunun cevabını arıyorlarmış. Lahmacun beyinli bi türkücümüzün cellist sevgilisi Aktüel'e kapak olmuş. Türkücü kızmış, "özel hayatım bana aittir" diye nara atıyor... "özel hayatım kimseyi ilgilendirmez, insan hakları yani" diye de ekliyor.

Bir de fedakar eş haberi var. Eşine 700 milyarlık Bentley, 24 milyarlık çanta almış. Okurken gözlerim yaşardı, çıkarılacak çok ders var sözlerinden, kulak verelim:

-O çantayı yurtdışından da alabilirdim. Ama arkadaşımız lüks bir mağaza açmış. Ondan alışveriş yapılır, bu gelenektir, Bizde jest yaptık.

- Almanya'da Porshe koleksiyonum var ama kimsenin umrunda değil. Karımı seven hediye alan biriyim. Kimse yapmadığı için kıskanıyorlar...

-Ben alışveriş yapmasam, o yapmasa kim buradan alışveriş yapacak? İnsanlar nasıl ekmeğini kazanacak, Ekonomiye de katkı!

İnsan ne ister hayattan? iyi bir iş(sevdiği işi yapmak burda kastettiğim), güzel bir eş, bol para... İlkini ıskaladım da diğer ikisi bazen çok uzak bazen de çok yakın geliyor bana. Kendimi bazen aile babası olarak hayal ediyorum: Evlenmişim, bebeklerim var(ikizler tercihimdir) ve ben eşimle geceleri onları izliyorum. Simsiyah saçları terden ıslanmış uyurlarken, sessizce dururlarken ara sıra sesli nefes alışları, yatakta dönmeye çalışmaları... Ben eşime bakıyorum, o da bana. Gülümsüyoruz birbirimize. Dayanamıyorum kucağıma alıyorum birini. "Hep seninle olacağım, seni asla yalnız bırakmam" diye fısıldıyorum... Çocuğum olursa çok şımartırım sanırım onları... Şundan da eminim artık: Aile masumiyetin son kalesi.

Ama hemen sonra böyle bir sorumluluk almak için çok emek vermek gerektiğini anlıyorum. Çok zor. Hem daha önünde yaşanmamış çok şey var diyorum kendi kendime. Yaptığımız bazı seçimler ömür boyu peşimizi bırakmayacak, işte bu yüzden çok korkuyor ve tereddüt ediyorum.

Galiba en kolayı hayata giriş ve çıkış. En zoru ve önemlisi de ilerlemek hayat boyunca...

Hiç yorum yok: